Yazarlar | |||||
|
|||||
Fareler ve İnsanlar | ||
![]()
Hepimiz televizyonlarda seyrettiÄŸimiz, deney için çıkışına peynir konmuÅŸ bir labirentte çıkışı bulmak için çabalayan bir farenin ÅŸaÅŸkın koÅŸuÅŸturmalarını hatırlarız. Acaba hiç o farenin yerinde olduÄŸunuzu düÅŸündünüz mü? Yıllardır yaÅŸadığınız semtte sabah kalkıp arabanıza biniyorsunuz ve yola çıkıyorsunuz. Ama size hiç bilgi verilemeden farklı yolların kazıldığını ve bildiÄŸiniz güzergâhın iÅŸlevsiz kaldığını görüyorsunuz. İlk tepkiniz, kızgınlıkla beraber nereden gidebileceÄŸinize iliÅŸkin bir merak oluyor. Aklınıza ilk gelen alternatif yola yöneliyorsunuz ama oranın da tamiratta ve kapalı olduÄŸunu görüyorsunuz. Merak yerini kaygıya bırakırken kızgınlık aklınıza bile gelemiyor. Televizyonda seyrettiÄŸiniz fareden farklı olarak daha önce defalarca geçtiÄŸiniz yerleri bildiÄŸinizi sanıyorsunuz ama bildiÄŸinizin dışında bir trafik düzenlemesiyle karşı karşıya kalıyorsunuz. Bir anda yaÅŸadığınız muhitin yabancısı durumuna düÅŸüyorsunuz. Sizi bu duruma düÅŸüren yerel yöneticiler ise en küçük bir özür ÅŸöyle dursun, sizin ödediÄŸiniz vergilerle size hizmet lütfettiÄŸini düÅŸünüyor. Yerel yöneticiler halka en yakın yönetim birimleri olmalarından dolayı demokrasinin okulu olarak kabul edilirler. Görevleri halkın yerel ve ortak nitelikteki ihtiyacı olan hizmetlerin kesintisiz, düzenli ve verimli olarak verilmesidir. Kamu kaynaklarını harcamaları nedeniyle yerel yöneticiler, bu kaynakların harcanmasına karar verirken halka karşı sorumludurlar. Bu sorumluluk yerel yöneticinin halka karşı bir lütfu deÄŸil, ahlaki ve hukuki zorunluluÄŸudur. EÄŸer yönetici kendini, onların paralarını onlar için harcama yetkisinden dolayı, halka hesap vermek zorunda hissetmezse ne olur? Bu kapsamlı sorunun cevabını Ankara örneÄŸinde görebilirsiniz: Belediye baÅŸkanı ideolojik bir saplantıyla kendisine belirli bir kitle tarafından verilen desteÄŸi, kendisini halka hesap verme sorumluluÄŸundan kurtaran bir baÅŸkaldırı olarak algılar. EÄŸer kendisini o makama getiren ideolojik kamplaÅŸma, toplumun kılcal damarlarına kadar sinmiÅŸ ve bütün kamusal iÅŸleyiÅŸe egemen olmuÅŸsa, söz konusu baÅŸkaldırı önce ahlakı, sonra hukuku görmezden gelmeye baÅŸlar. Yönetici bir süre sonra sınırsız ve pervasız bir biçimde kendini tanrının yeryüzündeki temsilcisi gibi görür. Halka verilen dini içerikli mesajlarla istediÄŸini hukuk tanımadan yapabileceÄŸini ve kimsenin kendisine hesap soramayacağını zanneder. Bu düÅŸüncesinde belirli bir dönem için haklı olabileceÄŸini de kabul etmek gerekmektedir. Ama o dönem bittikten sonra neler olabileceÄŸini ahlaki deÄŸerlerini kaybetmemiÅŸ insanların tahmin edebileceÄŸini düÅŸünebiliriz. Yerel yöneticilerin hatalı uygulamalarını ve sorumsuz davranışlarını beÄŸenmeyen insanlar için iki seçenek vardır. Birincisi tevekkül ile bütün yanlışlıkların sineye çekilmesi ve “kötünün iyisidir” düÅŸüncesiyle gönülsüz bir kabulleniÅŸtir. Bu düÅŸünce tarzı, bir Çin atasözündeki gibi “kaplana takılan kanat” etkisi yaratır ve yöneticinin pervasızlığını artırır. Ne yazık ki; toplumun büyük kısmında egemen olan ve hukuk tanımazlıklara zemin yaratan düÅŸünce, bu tevekkül düÅŸüncesidir. İkinci seçenek ise; yerel yöneticilerin halkın ödediÄŸi vergilerin, halkın yerel ve ortak nitelikteki ihtiyaçları için kullanılmasını saÄŸlamaktan sorumlu bir kamu görevlisi olduÄŸunu, seçimle iÅŸbaşına gelmekle birlikte halka hesap vermek zorunda olduÄŸunu kabul etmekten geçer. İkinci seçeneÄŸin kabulü halinde halk, kendisini yok sayan, kendisine bilgi vermeyen, kamu kaynaklarını heba ettiÄŸi raporlarla ve rakamlarla belgelenebilen bir yöneticiden hesap sormanın yollarını aramak durumundadır. Bu noktada bireysel olarak gücünüzün yetmediÄŸini düÅŸünüyorsanız, sizin gibi ahlaklı ve hukuka saygılı insanların bir arada olduÄŸu örgütlenmelere gitmeniz için koÅŸullar oluÅŸmuÅŸ demektir. Devlet dediÄŸimiz yapı politik bir örgütlenme biçimidir. Bunun karşısında sivil toplumun örgütlü olması, bu politik yapının sınırsız ve sorumsuz olmaması için bir zorunluluktur. Örgütlenmekten kaçınmak bir tercihtir. Ama bu tercihin sonucunda günün birinde kendinizi bir labirentte peynire ulaÅŸmaya çalışırken bulursanız, tercihinizden dolayı kimseyi suçlamayın. Her tercih bir vazgeçiÅŸtir ve bu vazgeçiÅŸ hak ve özgürlüklerinizden vazgeçmekse lütfen bunu baÅŸkaları adına da istemeyin… Saygılarımla… |
||
![]() |
![]() |
|
![]() ![]() |
||